Çukurambar mah. Öğretmenler cad. Kar apt. No:13/13 Çankaya/Ankara

    Metabolic Balance ile Kilo Verme

    Metabolic Balance ile Kilo Verme

    Metabolic balance Diyeti kavramının yaratıcısı Alman doktor Wolf Funfack’a uygulanan diyetlere rağmen bir türlü verilemeyen son iki kilonun hesabı soruldu, farklı diyetler deneyen fakat istediği sonucu tam olarak alamayan ya da bir süre sonra kaybettiği kiloları geri kazanan kadınlar ve erkekler adına konuşuldu. Dahiliye ve Beslenme Uzmanı Funfack; anlık çarelere yönelmek yerine, kalıcı çözümler üzerine yoğunlaşmanın, tüm hayat boyu uygulanabilecek sağlıklı bir rutin oluşturmanın önemini vurguladı.

    Kişiye özel bir diyet oluşturma fikri nasıl ortaya çıktı?

    30 yıldır birçok farklı diyet üzerine çalıştım. Bu diyetlerle ilgili en önemli sorun, bazı hastalarımın koyduğum kurallara uysalar dahi son birkaç kiloyu verememeleriydi. Yıllar içinde bunun nedeninin, her hastaya aynı mönüyü önermek olduğunu fark ettim. Bundan 11 yıl önce kişisel özelliklere göre belirlenen ve bana gelenlerin hastalık geçmişlerine, kilolarına, kan değerlerine bakarak belirlediğim Metabolic Balance Diyeti’ni geliştirdim.

    Obez kişilere daha büyük öğünler hazırlıyoruz, daha az kilo kaybetmesi gereken hastalarımızın öğünleri ise daha küçük. Kısacası herkese bedenine ve kaybetmesi gereken kiloya göre bir program uygulanıyor. Şu anda 3500 doktorun tavsiye ettiği Metabolic Balance Diyeti, arasında Türkiye’nin de bulunduğu 30’dan fazla ülkede kullanılıyor. Hastalaraın yüzde 85’inden fazlası tavsiye üzerine bu diyetten haberdar olduklarını vurguluyor. Olumlu sonuç alındığı için de programa katılan hasta sayısı son birkaç yıl içinde çığ gibi katlanarak arttı.

    Kanda neleri inceliyorsunuz? 36 farklı değeri inceliyoruz. Karaciğer fonksiyonları, kan şekeri, kolesterol, yağ ve metabolizmayı etkileyen her türlü değeri ölçüyoruz.
    Diyet planı uygulanmaya başladıktan sonra değiştirilebiliyor mu? Laboratuvarda alınan değerler diyet uygulanmaya başlandıktan yaklaşık üç, dört hafta içinde değişiyor. Bu da sonuçların görülmeye başlandığı anlamına geliyor. Hastaların birçoğu yeni bir plan isteyebiliyor, biz de tabii ki bunu sağlıyoruz. Felsefemiz, hastaların kendilerini anlayabilmelerini sağlamak çünkü vücut ihtiyacı olanı duyurmakta çok başarılı, doğa bunu zaten başarmış. Örneğin metabolizmamızda demir ya da kalsiyum eksiliyorsa, o gün canımız demir ya da kalsiyum açısından zengin besinler istiyor.

    Vücudumuzun sesini dinlememizi öneriyorsunuz. Peki, vücudumuz doğru sesler vermeye ne zaman başlıyor ya da biz ne zaman onları duymaya başlıyoruz? Eğer doyduysak yemeği bırakmamız gerekir. Bu diyeti yapmaya başlayanlar, vücutlarıyla ilgili bu bağı ne yazık ki kaybetmiş kişiler. Obez hastalar doymuş olsalar da, bunu hissetmiyorlar ve önlerinde ne varsa bitene kadar hiç durmadan yemeğe devam ediyorlar.

    Bu bilinci ne zaman kazanıyor peki hasta? İçten gelen sinyaller olarak adlandırdığım bu güdüyü kazanmak için size verilen listeye uymanız yeterli. Çünkü kişiye özel hazırlanan bu planda zaten vücudunuzun ihtiyaç duyduğu her türlü besin mevcut, bu da demek oluyor ki öğünler sırasında gerekli olanları tükettiğinizde, zaten daha fazlasını canınız istemeyecek ve nefsinizle mücadele etmeye de gerek kalmayacak.

    11 yılda neler değişti? Bu diyeti ilk oluşturduğumuzda yağlı hiçbir gıdayı önermiyorduk, en önemli değişikliklerden biri artık ‘iyi’ yağları öneriyor olmamız. Yağı azltılmış ürünleri tüketmelerini kesinlikle yasakladık. Son beş, altı yıl içersinde yapılan biimsel araştırmalar, yağı azltılmış ürünler tüketmenin kişilerin kilo vermelerini sağlamaktansa almalarını hızlandırdığını gösteriyor. Biz öğünlerimizde tereyağı ya da zeytinyağı gibi doğal ve iyi, OMEGA 3 içeren ürünlerin tüketilmesini salık veriyoruz.

    Balıklar da OMEGA 3 içeriyor, değil mi? Sadece deniz balıkları içeriyor, çiftlik balıklarında bulunan bir değer değil bu. Deniz ve okyanus balıklarında da civa bulunma riski var, bu da vücut için zararlı. OMEGA 3 içeren başka besinler de var, örneğin keten tohumu yağı…

    Öğünler arasında atıştırılmamasını öneriyorsunuz. Biz yıllarca ne kadar sık ve az beslenirsek o kadar sağlıklı olacağımız düşüncesine alıştırıldık. Açlığa nasıl dayanacağız? Öğünler arasında beş saat bırakılmasının nedeni, vücuttaki insülin değerlerinin düşmesini sağlamak. İnsülin, karbonhidrat tüketildiği zaman ortaya çıkan bir hormon ve seviyesi yükseldiğinde vücuttaki yağ oluşumu da artıyor. Bunun yanı sıra yağ yakma işlemi yavaşlıyor ve karnınız acıkıyor. Oysa öğünler arasında beş saatlik ara verdiğinizde insülin seviyenizi düşük tutarak yağların daha hızlı yakılmasını sağlarsınız.

    Peki, bu sürece nasıl uyum sağlıyor kişinin bünyesi? Oluşturduğumuz mönülerde zaten kişinin ihtiyacı olan tüm besin değerleri mevcut. Hasta yeterince motive olmuşsa, üç en fazla dört hafta içerisinde uyum sağlayacaktır. Farklı karbonhidratlar vardır, hızlı yakılan ve karnınızı hemen acıktıran, saman alevine benzetebileceğimiz… Bir de kömür gibi ağır ağır yanan karbonhidratlar vardır. Vücuda öğünler esnasında hangisini soktuğumuz çok önemli. Hastalarımızın çoğu beş saat hiçbir şey yemeden durduklarına ne kadar şaşırdıklarını belirtiyorlar. Hatta şimdi öğünler arasında altı, yedi saat dahi boşluk bırakabiliyorlar.

    Öğün aralarında çay, kahve tüketimine bir sınırlama var mı? Hayır… Çay, kahve ve suyu dilediğiniz kadar tüketebilirsiniz. Hatta kırmızı şarap içimini dahi destekleyebiliyoruz. Sanırım tüketilebilecek listesinde şarap bulunan tek beslenme programı bizimki. Şarabın şeker hastalığı ve kalp hastalıklarını önlediği kanıtlandı geçtiğimiz yıllarda. Tabii ki tek kadehten bahsediyorum, miktarlar oldukça önemli. Bu anlamda %70 kakao içerme şartıyla çikolata da tüketebileceğiniz besinler arasında. Geliştirmiş olduğumuz bu beslenme metodu hastaların ömürleri boyunca uygulayabilecekleri bir sistem. Programa dahil ettiğimiz her şey zaten son derece lezzetli, bu da hastaların uygulamada sıkılmamalarını sağlıyor. Yemek yemenin kişiye keyif vermesi gerekiyor, bu da Metabolik Balance Diyeti’ni benzerlerinden farklı kılıyor.

    Ekmek tüketiminde göz önünde bulundurmamız gereken faktörler hangileri? Biz bu diyette öğünler esnasında yüzde yüz çavdardan üretilen bir ekmek öneriyoruz. Türkiye’de üretiliyor fakat çok sınırlı miktarda olduğundan ulaşması biraz zor. Çavdar uzun süre doygun kalmamızı sağlıyor. Beyaz un hızlı yanan karbonhidratlar grubuna girdiğinden hiç tok tutmuyor, örneğin İtalyan hastalarımız makarna yemeden yapamayacaklarını belirtiyorlar. Onlara önerimiz, makarnayı iyi yağlardan zeytinyağı ile pişirerek tüketmeleri ki İtalyanlar bunu zaten yapıyor. İlginç olabilecek bir diğer bilgi de, 1000 kadar hastamızı bir yıl boyunca takip ettik. Bu hastaların üçte ikisinin başlangıçtaki kilolarının yüzde beşini verdiklerini ve daha da önemlisi bu kiloyu muhafaza ettiklerini tespit ettik. Bu doğru kilo verimi için belirlenen uluslararası standartlarla örtüşen bir sonuç. Beslenme şeklinizi değiştirerek hayat kalitenizi yükseltebilirsiniz. Kendinizi daha dinlenmiş, enerjik ve mutlu hissedersiniz.

    Sonuçtan memnun kalmayan hastalarınız var mı? Tabii ki ama bu hastalar uymaları gereken kurallara uymadıkları ve diyeti doğru şekilde takip etmedikleri için bekledikleri sonuca ulaşamadılar. Buradan da motivasyonun ne denli önemli olduğu sonucunu çıkarıyoruz. Hastalarımıza bize geldikleri zaman ilk sorduğumuz, bunu yapmayı neden istedikleri? Eğer yeterince istemiyorlarsa hem zamandan hem de maddi açıdan kaybederler.